Sure, Mekke döneminde indirilmiştir ve iniş sırasına göre 80. suredir. Adını, ikinci ayette geçen “en-Nebe” kelimesinden alır. Sure 40 ayettir.
Rahmânir-Râhîm
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Birbirlerine
neyi soruyorlar?
2. Âzîm
(muazzam) olan nebeden (haberden) mi?
3. Ki
onlar onda ihtilaf halindedirler.
4. Asla!
Yakında bilecekler.
5. Sonra
Asla! Yakında bilecekler.
6. Arḍı
yaşanılacak bir yer yapmadık mı?
“أَرْضٌ” (arḍ); Yer,
toprak, yeryüzü, zemin anlamlarına gelir. Ancak Kur’an’da bir toplumun yaşadığı
topraklar, yaşanılan yer, egemenlik alanı, Allah’ın evrenlerin dışındaki diğer
egemenlik alanları gibi anlamlarda da kullanılmaktadır.
7. Ve
dağları birer kazık.
8. Ve
sizleri çiftler olarak yarattık.
9. Ve
uykunuzu bir dinlenme (aracı) kıldık.
10. Ve
geceyi bir elbise yaptık.
11. Ve
gündüzü geçimlik yaptık.
12. Ve
üzerinize yedi dayanıklıyı bina ettik.
13. Ve
pırıl pırıl parlayan bir ışık kaynağı.
14. Ve
sıkıştırılanlardan (bulutlardan) şırıl şırıl akan su indirdik.
15.
Onunla tohum ve bitkiler çıkaralım diye.
16. Ve
dolanmış (iç içe girmiş) cennetler (bahçeler).
17. Şüphesiz
ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
18. O
gün Sura üflenir. Derken gruplar halinde gelirsiniz.
19. Ve
semalar (gökler, 7 evren) açıldı, o zaman kapılar oldu.
Gök,
Kıyamet günü beyaz bulutlar şeklinde yarılacak ve melekler ardı sıra indirilecek.
(25:25)
20. Ve
dağlar yürütülür, o zaman serap hâline gelir.
21.
Şüphesiz ki Cehennem gözetlemektedir,
22. Azgınlar
için bir dönüş yeridir.
23. Orada
uzun bir zaman kalacaklar.
24.
Orada ne bir serinlik ve ne de bir şarap (içecek) tadarlar.
25.
Sadece kaynar su ve ğassak (irin, kan),
26. (Yaptıklarına)
uygun bir ceza (karşılık).
27. Şüphesiz
ki onlar, hesabı ummuyorlardı.
28. Ayetlerimiz
ile de bir yalanlamayla yalanladılar.
29. Ve her şeyi bir
kitap (yazı)
olarak kaydettik.
30. O halde tadın! Artık size azaptan başkasını artırmayacağız.
31. Şüphesiz
ki muttakiler (Allah'a karşı gelmekten
sakınanlar) için ödül vardır;
32. Bahçeler
ve üzüm bağları,
33. Ve
akran1 ve dolgun2,3
1 “اَتْـرَاباًۙ”
(atrāben) kelimesi, “yaşıtlar, akran, aynı yaşta olanlar” anlamına gelir.
Genellikle fiziksel özelliklerin ve yaşın eşit olduğu durumları ifade etmek
için kullanılmaktadır. Bu sözcük Kur’an’da 3 yerde geçer: 38:52; 56:37; 78:33.
2 “كَوَاعِبَ”
sözcüğü ك-ع-ب (k-a-b) kökünden
türetilmiştir. Bu kök, “yuvarlak, dolgun, çıkıntılı, belirgin” gibi anlamlara
gelebilmektedir. Bu sözcük Kur’an’da yalnızca bu ayette geçmektedir. Ancak aynı
kökten türemiş 3 sözcük daha vardır. Onlar da Mekke’deki Ka’be (5:95, 97) ve
topuklar (5:6) için kullanılmaktadır.
3 Bu
ayetin çevirisi, etik olmayan ve Kur’an’ın nezihliğine yakışmayan argo bir
dille; “göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar” şeklinde yapılmaktadır. Kaldı
ki, cennette verilecek nimetlerin erkeklere has olduğunu gösteren Kur’an’da,
bir ayet dahi yoktur. Ancak, erkeği üstün gören ve gösteren bu tür çeviriler,
çeviriyi yapan kişinin hangi düşünce yapısı ile ayetleri anlamaya çalıştığını
ortaya koyması açısından önem arz ediyor.
34. Ve
zengin kaseler.
35. İçinde lağve (faydasız, anlamsız, boş bir söz) işitmezler.
36. Bunlar,
Rabbinden hesaba (emeklerine) karşılık olarak verilen bir cezadır
(karşılıktır).
37. Semaların (göklerin, 7 evrenin) ve arḍın (yerin) ve
ikisinin arasında bulunanların Rabbi Râhmân’dır (merhametlidir,
bağışlayandır). O’nun huzurunda konuşmaya malik (yetkili) değildirler.
38.
O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Râhmân’ın izin verdikleri hariç kimse
konuşamaz. Ve doğruyu dedi:
Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu
konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile
Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen
meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir.
39. “Hak
(gerçek) gün işte budur. Artık isteyen Rabbine varan bir
dönüş yeri seçer.
40. Şüphesiz
ki Biz, yakın bir azapla sizi uyardık. O gün kişi, kendi elleriyle takdim
ettiğine bakar. Kafir de “Keşke toprak olsaydım.” der.”