Sure, Medine döneminde indirilmiştir ve iniş sırasına göre 98. suredir. Adını ilk ayette geçen “insan” sözcüğünden almaktadır. Sure 31 ayettir.
Rahmânir-Râhîm
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. İnsanın,
zikredilmeğe (hatırda
tutulmaya, anılmaya) değer bir şey olmadığı bir zamanın üzerinden uzun bir vakit
geçmedi mi?
2. Şüphesiz ki insanı karışık bir nutfeden (bir damla sıvıdan) yarattık. Onu
sınayacağız. Bu nedenle onu işiten ve gören yaptık.
3. Şüphesiz ki onu yola hidayet ettik (yolu gösterdik, rehberlik ettik); ya
şükreden olur ya da1 küfreden (hakkı örten).
4. Şüphesiz ki kafirler için zincirler hazırladık ve prangalar
ve yakıcı ateş...
5. Şüphesiz ki ebrar (iyi,
doğru ve erdemli olanlar), içinde
kafurdan bir karışım bulunan kadehten içerler.
“أَبْرَارَ” (ebrâr) kelimesi, “birr”
kelimesinin çoğuludur. Bu sözcük “بَرّ” (berr) kökünden türetilmiştir ve
“iyi, doğru ve erdemli olanlar” anlamına gelir.
Ebrar olanların özellikleri
Kur’an’da şöyle sıralanır:
* Allah ve ahir
(son, ahiret) gün ve melekler ve Kitap ve nebiler ile iman ederler,
(2:177)
* Akrabalara ve yetimlere ve miskinlere
ve yolda kalmışlara ve yardım isteyenlere ve rikablara (boyunduruk altında
olan; esir, köle, hacizli) sevdikleri mallarından verirler
(2:177; 3:92),
*
Miskine, yetime ve tutsağa sevdikleri yiyeceklerden yedirirler. Onları yalnızca
Allah’ın rızası için doyururlar. Onlardan ne bir karşılık ne de bir teşekkür
beklerler. Yüzlerin asık olduğu dehşet verici bir günde de Rablerinden de
korkarlar. (76:8-11)
* Salatı doğru ve istikrarlı biçimde
yapar ve zekâtı verirler, (2:177)
* Ahdettikleri zaman ahitlerine
vefalı olurlar, (2:177; 76:7)
* Sıkıntıda ve hastalıkta ve şiddetli
sıkıntıda (felaket, savaş vb) sabrederler, (2:177)
* Takvalı
davranırlar,
(2:189; 3:198)
* Şerri kuşatacak olan günden korkarlar,
(76:7)
* Ve şöyle dua ederler: “Rabbimiz!
Bunu (gökleri ve yeri) boşuna yaratmadın. Sûbhân olan (her türlü
noksandan münezzeh olan) Sensin. O halde bizi ateşin azabından koru.
Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu rezil etmişsindir.
Zalimlerin yardımcıları da yoktur. Rabbimiz! Şüphesiz ki biz, “Rabbiniz ile
iman edin (O’nun vahyi ile inanın ve güvenin)!” diyerek imana çağıran
bir çağrıcıyı işittik ve o zaman iman ettik. Rabbimiz, bizim suçlarımızı
bağışla ve bizim kötülüklerimizi ört ve bizi ebrar ile vefat ettir. Rabbimiz, Resullerinle bize her neyi vadettiysen bize ver ve
Kıyamet Günü bizi rezil etme; Çünkü Sen vaadinden dönmeyensin.” (3:190-194)
Allah, birr ve takva üzerine
yardımlaşmayı emreder: “Birr ve takva üzerine yardımlaşın.” (5:2)
Ebrar
olanların mükafatı şu ayetlerde anlatılır: 3:195, 198; 56:88,89; 76:5-22 ve 83:18-21.
6. Bir kaynak ki, ibadullah (Allah’ın kulları) ondan içecekler, diledikleri
gibi de fışkırtırlar.
7. Onlar, adaklarına (taahhütlerine) vefa gösterirler ve şerri kuşatacak olan
bir günden korkarlar.
8. Ve miskine ve yetime ve esire sevdikleri yiyeceklerden
yedirirler.
Miskin, temel ihtiyaçlarını (beslenme, barınma, sağlık vb.)
dahi karşılayamayan veya büyük zorluk çeken kişi. Fakir ise, temel
ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan ancak miskine göre daha az muhtaç olan
kişidir.
Yetim: Arapçada, annesini veya babasını yada ikisini
kaybetmiş çocuğa denir.
Esir: Bir şeye veya birine bağımlı olmuş,
teslim olmuş kişiye “esir”, tutsak” denir.
9. “Şüphesiz
ki biz, yalnızca Allah’ın yüzü (rızası) için size yediriyoruz.
Sizden ne bir ceza (karşılık) bekliyoruz, ne de teşekkür.
10. Çünkü
biz, çok sıkıntılı katı bir günde Rabbimizden korkarız.”
11. Bundan
dolayı Allah, onları o günün şerrinden korur ve onları aydınlık bir yüz ve
sevinçle karşılar.
12. Sabrettiklerinden
dolayı (Pes etmediklerinde, zorluklara göğüs germeye çalıştıklarından
dolayı) da cezaları (karşılıkları) cennettir ve ipektir.
13. İçinde
sedirler üzerinde yaslanırlar. İçinde ne bir güneş görürler, ne de dondurucu
bir soğuk.
14. Onun
gölgesi üzerlerine yaklaşmış. Ondan koparılan (meyvesi)
da aşağı sarkıtıldıkça sarkıtılmıştır.
15. Gümüşten
kaplar ile şeffaf kadehler üzerlerinde
dolaştırılır.
16. Miktarını
kendilerinin takdir edeceği şeffaf gümüşten yapılmış.
17.
Ve onda onlara karışımı zencebil olan bir kadehten içirilir.
“زَنْجَب۪يل” (zencebiyl)
kelimesinin “zencefil” anlamına geldiği belirtiliyor olsa da içeriklerini
bilemediğimiz cennetteki içeceklerin isimleridir. Bu kelime Kur’an’da sadece bu
ayette geçer.
18. Onlara
orada, adına Selsebil denen bir pınardan,
“سَلْسَب۪يل” (selsebiyl)
kelimesinin içeriğini bilemediğimiz cennetteki sulardan biridir. Bu kelime
Kur’an’da sadece bu ayette geçer.
19. Ve
kalıcı kılınmış çocuklar onların üstlerinde tavaf eder (döner,
dolaşır). Eğer onları görürsen, saçılmış inciler sanırsın.
20. Ve
eğer sonra görürsen, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
21. Üstlerinde
yeşil ince ipek ve brokar kıyafetler vardır. Ve gümüşten bilezikler
takınmışlar. Rableri de onlara arıtan (temizleyen) içecekler
içirir.
22. Şüphesiz
ki bu, sizin cezanızdır (yaptıklarınızın karşılığıdır) ve
gayretinizin teşekkürüdür.”
23. Şüphesiz
ki Biz, Kur’an’ı bölümler halinde bir indirilişle sana Biz indirdik.
24. O
halde Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan âsiyme (Allah’ın
yasakladığı her türlü söz, fiil ve kötü düşünceye sahip olana) ve nanköre de
itaat etme.
25. Fecir (tan)
vakti ve akşamüstü (ikindi) de Rabbinin adını zikret
(hatırında tut, Rabbini an).
26. Ve gecenin bir kısmında O’na secde et. Gecenin uzun bir
bölümünde de O’nu tesbih et! (yücelt!)
27. Şüphesiz
ki bunlar, aceleyle geçeni (dünyayı) seviyorlar ve onun
ardındaki ağır günü (zor, sıkıntılı ahireti) bırakırlar.
28. Biz, onları yarattık ve onların bağlarını (yapılarını, dokularını) güçlendirdik.
İstediğimiz zaman da onları bir değiştirmeyle emsalleriyle değiştiririz.
29. Şüphesiz
ki bu bir tezkiredir (hatırlatmadır). O halde kim isterse Rabbine bir yol tutar.
30. Allah’ın
istediğinin dışında bir şey de isteyemezsiniz. Şüphesiz ki Allah, Alîm, Hakîm (Her şey bilen, Hikmet sahibi) olandır.
31. İstediğini
rahmetine dahil eder. Zalimler ise, onlar için elem veren bir azap
hazırlamıştır.