Sure, Mekke döneminde indirilmiştir ve iniş sırasına göre 4. suredir. Adını, ilk ayette geçen “Müddessir” kelimesinden alır. Sure 56 ayettir.
Rahmânir-Râhîm
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1.
Ey örtüsüne bürünmüş olan!
2. Kalk
ve uyar!
3. Rabbini de böylece tekbir et (büyüt)!1
4. Elbiseni
de temizle,
5. Ve
böylece riczten (azaptan, cezadan, sıkıntıdan) kaçın.
6. (Yaptığını)
çok görerek de başa kakma!
7. O
halde Rabbin için sabret.
8. Üflenilene
üflendiği zaman.
9.
İşte o zaman, o gün zorlu1bir
gündür.
10. Kafirler
(bilerek gerçeğin üstünü
örtenler) için kolaydan başka bir şey (vardır)”.
11. Beni
bırak! Tek başına yarattığım kişiyi de (bana bırak).
12. Ona
da artan mal (servet) verdim,
13. Gözünün
önünde de oğullar,
Arapça’da
kızlardan oluşan bir topluluğun içinde bir tane oğlan olsa, o topluluğa erkek
zamir gider. Dolayısıyla ayette belirtilen “oğullar (beni)” erkek ve kız
evlatlar anlamına gelir. Benzeri Türkçede de var: Karesioğulları gibi.
14. onun
için (her şeyi) tam bir hazırlıkla hazırladım.
15. Yine
de hırslanarak arttırmamı istiyor.
16. Hayır,
öyle değil! Çünkü o, ayetlerimize karşı inatçı idi.
17. Onu
yüksek bir yokuşa zorlayacağım.
18. Çünkü
o, düşündü ve hesapladı.
19. Böylece
canı çıkası nasıl hesapladı!
20. Sonra
canı çıkası nasıl hesapladı?
21. Sonra
baktı,
22. Sonra
yüzünü ekşitti ve somurttu,
23. Sonra
arkasını döndü ve kibirlendi,
24. Ardından
da dedi ki: “Bu, ancak tesirli bir büyüdür!
25. Bu
ancak bir insanın sözüdür!”
26. Onu
Sakar’a yaslayacağım!
27. Sakar
nedir, nereden bileceksin?
28. Geriye
bir şey bırakmaz, onu da salmaz.
29. Beşer
için bir levhadır (göstergedir),
“بَشَرِ”
(Beşer) sözcüğü “insan, insanlık, beden, deri” anlamlarına gelir.
30. Üzerinde on dokuz vardır.
29 ve 30. ayetler, suredeki diğer
ayetlerle konu açısından benzerlik göstermediği için anlamları üzerine çokça
yorum yapılmıştır. 29. ayette geçen “Levvahatun lil beşer” ifadesi
çevirilerde genellikle “Derileri kavurur.”, “Deriyi değiştirir.”, “İnsanı
tepeden tırnağa değiştirir.”, “İnsana susamıştır.”, “İnsan için bir
göstergedir.” gibi farklı şekillerde yorumlanmıştır. 30. ayetteki “âleyha
tis’ate aşer” ise genellikle “19 görevli melek vardır.”, “19 güç vardır.”
gibi eklemelerle çevrilmiştir.
Ancak, 14 asır sonra yapılan
araştırmalarda bu ayetlerin, Kur’an’ın 19 asal sayı temelli mucizesine işaret
ettiği anlaşılmıştır. Geriye dönüp bakıldığında, tüm surede aslında Kur’an’ın
19 asal sayı temelli mucizesinin kastettiğini fark ediyoruz. Huruf-u Mukatâ
(sure başlarındaki “elif, lam, mim” gibi harfler) ve bu ayetlerin anlamının
ancak 1974’te anlaşılması, bu mucizeye örnek gösterilmektedir. Kod görevi gören
bu harfler ile, Kur’an’ın ayetlerinin, hatta surelerinin Yüce Allah tarafından
korunmuş olduğunun ispatıdır.
31. Ateşin
ashabını (yoldaşlarını) da sadece melekler
yapmışızdır. Onların sayısını da küfreden (hakkı bildiği halde gizleyen, üstünü bilerek
örten) kimseler için sadece bir fitne (sınav)
yapmışızdır; kendilerine Kitap verilmiş olanlar yakinen inansın, müminlerin
de imanı artsın, kendilerine Kitap verilmiş olanlar ile müminler de kuşkulanmasın
diye (böyle yaptık); kalplerinde
hastalık olanlar ile kâfirler de “Allah, bu misal (benzetme, örnek) ile ne
demek istiyor?” desinler diye (böyle yaptık). Bu böyledir; Allah, istediği
kimseyi saptırır, istediği kimseyi de hidayete erdirir. Rabbinin ordularını da
Kendisinden başkası bilmez. Bu (Kur’an) da beşer için sadece bir zikirdir
(hatırlatmadır).
32. Hayır!
Ay’a da,
33. Dönüp
gitmekte olan geceye de,
34. Ağardığında
da sabaha (andolsun);
35. Şüphesiz
ki o (mucize) büyüklerden biridir.
36. Beşer
için bir uyarıcıdır;
37. Sizden öne geçmek ya da geride kalmak isteyen kimseler için.
19 sayı temelli mucize öğrenildikten
sonra, 29-37 ayetlerinde Kur’an’daki 19 sayı temelli mucizeden söz edildiğini fark
ediyoruz.
38. Her
nefis, kazandığına karşılık bir rehindir.
39. Ashab-ı
yemin hariç.
Arap
kültüründe sağ, deyim olarak “uğur, mutluluk, sağlamlık ve kurtuluşu” ifade
etmektedir. Bu konuyla ilgili ayetlerde geçen “sağın halkı” ifadesi, 17:71, 69:19
ve 84:7’de belirtildiği gibi mahşerde amel defteri kendisine sağdan verilecek
iyi kişiler, dünyada kulluk yeminine sadakat gösterenler demektir.
40. Cennetlerde
birbirlerine soruyorlar;
41.
Mücrimlere
(azılı suçlulara):
42. “Sizi Sakar’a sürükleyen nedir?”
Sakar, her şeyi yakan ve geriye bir şey
bırakmayan, ancak yine de salmayan ateş anlamına gelmektedir (Bkz: 74:26-29)
40-47. ayetler cennettekilerin, cehennemdekilerle konuşabildiğini göstermektedir.
43. Dediler ki, “Biz musallinden (salat edenlerden, yani Allah’a yönelme
duasını yapanlardan, elçiye ve müminlere yardım edenlerden, onlara destek
olanlardan) olmadık,
44. Miskine
yediren de değildik,
Miskin, temel ihtiyaçlarını (beslenme, barınma,
sağlık vb.) dahi karşılayamayan veya büyük zorluk çeken kişidir. Fakir ise, Temel
ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan ancak miskine göre daha az muhtaç olan
kişidir.
45. Ve
oyalananlarla birlikte oyalanırdık,
46. Din
Gününü de yalanlardık;
47. Nihayet
yakin (kesin gerçek) bize gelene kadar.”
48. Öyleyse,
şefaatçilerin şefaati onlara yarar sağlamayacak.
Şefaat, bir suçlunun cezadan kurtarılması, sıkıntısı
olan birinin sıkıntısını giderme için aracılık etmek demektir. Kur’an, ancak
Allah’ın istediği kimselerin (10:3; 20:109; 34:23; 53:26), yine ancak Allah’ın
izin verdiği kimselere (21:28) şefaat edebileceğini bildirmiştir. Bu yüzden,
aracıları memnun etmek için şirk koşmak yerine, Allah’ın rızasını kazanmak için
çaba gösterilmeli ve şefaat, yalnızca O’ndan istenmelidir. Aynı ayet 2:123’te
de geçmektedir.
Kişinin kendisini Yüce Allah’a yaklaştıracak aracılar
edinmesi şirktir. 4:48 ve 116’da da Allah tarafından affedilmeyecek olan tek
günahın şirk olduğu belirtilmektedir.
49. Onlara
ne oluyor da zikrini (uyarıcı
olan vahyi) umursamıyorlar.
50. Sanki ürküp kaçan zebralar (yabani eşekler) gibidirler;
51. Aslandan kaçan.
52. Bilakis, her bir insan, onlardan, kendisine teşhir edilmiş sahifeler
verilmesini ister.
53. Hayır! Aslında ahiretten korkmuyorlar.
54. Hayır! Şüphesiz ki o bir zikirdir (hatırlatıcıdır);
55. İsteyen
bunu zikreder (hatırda yutar, anar).
56. Allah’ın
istediğinden başkasını da zikretmezler. O, takva ehli (Allah'a karşı gelmekten sakınanlar) ve mağfiret
(bağışlanma) ehlidir.