Rahmânir-Râhîm (Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın
Adıyla
1. Ve ard arda gönderilenlere (andolsun ki),
2. Böylece Savurdukça savuranlara (andolsun ki),
3. Ve yaydıkça yayanlara (andolsun ki),
4. Böylece ayırdıkça ayıranlara (andolsun ki),
5. Böylece zikri (hatırlatıcı olan vahyi) ulaştıranlara (andolsun ki),
6. Bir mazeret ya da bir uyarı!
7. Şüphesiz size vadedilen kesinlikle gerçekleşecektir!
8. O halde yıldızlar silindiğinde,
9. Ve sema (gökyüzü,
evren) yarıldığında,
10. Ve dağlar ufalanıp savrulduğunda,
11. Ve resuller (elçiler) için vakit belirlendiğinde,
12. Hangi güne ertelendi?
13. Ayırma günü için.
14. Ayırma günü nedir, nereden bileceksin?
15. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
16. Öncekileri helak etmedik mi?
17. Ardından sonrakileri onların peşine takarız.
18. Mücrimlere (azılı
suçlulara) işte böyle yaparız.
19. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
20. Sizi mehin bir sudan
(sıvıdan) yaratmadık mı?
21. Ardından
onu mekin (itibarlı, saygın) bir konağa yerleştirdik;
22. Bilinen
bir kadere kadar.
23. Böylece
takdir ettik (şekil verdik). Ne güzel kudret
sahibiyiz!
24. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
25. Arḍı toplanma yeri yapmadık mı?
“اَرْضَ” (arḍ)
kelimesi, Yer, toprak, yeryüzü, zemin anlamlarına gelir. Ancak Kur’an’da bir
toplumun yaşadığı topraklar, yaşanılan yer, egemenlik alanı, Allah’ın
evrenlerin dışındaki diğer egemenlik alanları gibi anlamlarda da
kullanılmaktadır.
26. Diriler ve ölüler için.
27. Ve ona heybetli sabitlenmiş kütleler yerleştirdik ve size
tatlı sular içirdik.
28. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
29. Haydi, yalanlamış olduğunuz şeye gidin.
30. Haydi, üç dal (yön) sahibi gölgeye gidin.
31. Ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
32. Şüphesiz ki o, büyük yapılar gibi kıvılcımlar saçar.
33. Sanki o, sarı süslü bir deve sürüsüdür.
34. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
35. Bu, nutuk atamayacakları gündür!
36. O zaman mazeret belirtmelerine izin verilmez!
37. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
38. Bu, sizi ve öncekileri bir araya topladığımız ayırma günüdür.
39. O halde (kurtuluş
için) bir planınız varsa, haydi bana karşı planınızı uygulayın!
40. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
41. Şüphesiz ki muttakiler (Allah'a
karşı gelmekten sakınanlar) gölgelerin
altındadırlar, pınarların da başındadırlar.
42. Ve canlarının çektiği meyveler.
43. “Yapmış olduğunuza karşılık afiyetle yiyin ve için!”
44. Muhsinlere (Allah
rızası için karşılıksız iyilik yapanlara) işte böyle ceza (karşılık)
veririz.
45. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
46. Azıcık yiyin ve faydalanın. Şüphesiz ki sizler
mücrimlersiniz (azılı
suçlularsınız)!
47. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
48. Ve onlara, “Rükû edin” denildiğinde,
rükû etmezler.
49. Yalanlayanlara o gün yazıklar olsun!
50. O halde bundan (Kur’an’dan) sonra hangi hadis ile iman edecekler?
(Kur’an dışında neyin aracılığıyla
inanıp güvenecekler?)
“حَد۪يث”
(hâdis) kelimesi, “söz”, “olay” veya “haber” demektir. Bu kelime, Kur’an’da
Allah’ın ayetlerinden başka bir şey için kullanıldığında olumsuz bir anlam
taşır. Yahudiler, Tevrat’ın yanı sıra
Mişna (Hadis) ve Gemara’ya (Sünnet) sarılmışlar. Hıristiyanlar ise İsa’dan
325 yıl sonra İznik Konferansı tarafından uydurulan inanç esaslarına ve teslise
(üçlü birliğe) sarılmaktadırlar. Maalesef gelenekçi Müslümanlar da Kur’an’ın
yanı sıra Muhammed Nebi adına uydurulmuş olan hadis kitaplarına sarılmışlar.
Şiiler, Sünnilerin hadislerine inanmazlar; Sünniler de Şiilerin hadislerine
inanmazlar. Her biri kendi hadis kitaplarını savunur. Allah da Nebiler adına
uydurulan sözlere “hadis” denileceğini elbette ki biliyordu. Bkz: 12:111; 31:6;
33:38; 35:43; 45:6; 52;34; 77:50.