Sure, Mekke döneminde indirilmiştir ve iniş sırasına göre 79. suredir. Adını, üçüncü ayette geçen ve “el-Meâric” kelimesinden alır. Sure 44 ayettir.
Rahmânir-Râhîm
(Merhamet eden
Merhametli) Allah’ın Adıyla
1. Gerçekleşecek
olan azabı soran sordu.
2. Kâfirler
içindir! Onu savacak yoktur.
3. Mearic
(yükseltme yerleri, merdivenler) sahibi Allah’tandır.
4. Melekler
ve ruh, miktarı elli bin sene olan bir günde O’na yükselirler.
Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu
konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile
Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen
meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir.
Kur’an’daki “Gün/yıl” gibi zaman kavramı ile ilgili
açıklama 7:54 ve 22:47 ayetlerinde yer alır.
5. O
halde cemil (güzel, hoş) bir sabırla sabret (güzel bir kararlılık göster, zorluklara dayan).
6. Şüphesiz
ki onlar, onu (hesap gününü) uzak görüyorlar.
7.
Biz ise onu yakın görüyoruz.
8. Semanın
(göğün) erimiş bir maden gibi olduğu o gün.
9. Dağlar
da (yayılmış) hallaç pamuğu gibi savrulur.
10. Ve
bir hamim (samimi dost) başka bir hamimi sormaz.
11. Birbirlerine
gösterilirler. Mücrim (azılı suçlu) olan o günün azabından kurtulmak
için oğullarını fidye (kurtulmalık) olarak vermek ister…
12. Sahibini
(karısını) de (erkek) kardeşini de…
13. Onu barındıran ailesini de…
14. Ve yeryüzünde bulunan ne
varsa, hepsini (fidye olarak vermek ister). Ardından kendi kurtulsun.
15. Hayır,
öyle değil! Şüphesiz ki o şiddetli bir ateştir.
16. Dış
organları koparıp alır.
17. Arkasını
dönüp uzaklaşan kimseyi çağırır, sırtını döneni de…
18. Bir
araya toplayıp böylece biriktireni de.
19. Şüphesiz ki insan hırslı yaratılmıştır.
20. Kendisine bir şer dokunduğunda sabredemeyip paniğe kapılır.
21. Kendisine
bir hayır (iyilik, güzellik) dokunduğunda ise engel olur.
22. Ancak musallin olanlar (Allah’a yönelme duası yapanlar; elçiye
ve müminlere yardım edenler, onlara destek olanlar),
23. O
kimseler salatlarında (Allah’a yönelme duasını yapmada; elçiye
ve müminlere yardımda, onlara destek olmada) devamlıdırlar.
24. Ve
o kimselerin mallarında, malum olan (bilinen) bir hak vardır;
25. İsteyen
ve mahrum olan için.
26. Din
Gününü de tasdik eden (hesap gününü doğrulayan) kimselerdir.
27. Ve
onlar, Rablerinin azabından endişeyle karışık korku duyarlar.
28. Şüphesiz
ki Rabbinin azabının kendisinden güvende olunmaz (kimse
kurtulmuş olduğunu iddia edemez).
29. Ve
o kimseler, ferçlerini (namuslarını, ırzlarını) korurlar.
30. Eşleri veya eyman (sözleşme) ile sahip olduklarına karşı hariç.
Şüphesiz ki onlar, bundan dolayı kınanmazlar.
“Ma melaket eymanukum” Sözleşme ile sahip olduğunuz kimseler demektir.
Kur’an, 24:31 ayeti ile; kim olursa olsun, nikah yapılmaksızın, yani sözleşme
olmaksızın ilişkiye girmeyi yasaklamakta ve zina olarak tanımlamaktadır.
Sorumluluğunu üstlendiğiniz, koruyucu ailesi olduğunuz kişiler de bu kapsama
girer.
31. O halde kim bunun ötesini ararsa (gayrı meşru bir ilişki isterse), kesinlikle haddi aşanlar işte
onlardır!
32. Ve o kimseler, emanetlerine ve ahitlerine
sadık olurlar.
33. Ve
o kimseler, şahitliklerini doğru yapanlardır.
34. Ve
o kimseler, salatlarını (Allah’a yönelme duasını; elçiye ve
müminlere yardımı, onlara destek olmayı) muhafaza edenlerdir.
35. Cennetlerde
ikram görecek olanlar işte onlardır.
36. Öyleyse
kafir (hakkın üstünü bilerek
örten) kimselere ne oluyor da senin önünde
koşuşturuyorlar;
37. Sağdan
ve soldan, bölük bölük (gruplar hâlinde)?
38. Onlardan
her biri, Naîm (saadet, nimet) Cennetine sokulacağını mı umuyor?
39. Hayır,
öyle değil! Şüphesiz ki Biz onları bildikleri şeyden yarattık.
40. Yine hayır! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim
ki, elbette ki Bizler buna kadir olanlarız;
Kur’an’da hem insanlara hem de cinlere
hitap edildiğinde “iki doğunun ve iki batının Rabbi” veya “doğuların ve
batıların Rabbi” denilmektedir. Benzer mesajlar: 52:45; 55:17.
41. Onlardan daha hayırlı olanlarla (kendilerini) değiştirmeye. Bizler,
önüne geçilebilenler de değiliz.
42. O
hâlde bırak onları! Kendilerine
vadedilen günle karşılaşıncaya kadar oyalansınlar ve oynasınlar.
43. Kabirlerinden
hızlıca çıkacakları gün, sanki onlar belirli bir nusub (amaç,
niyet) için koşarlar.
44. Bakışları
(korku nedeniyle) düşmüş, onları bir zillet (aşağılanma,
itibarsızlık) bürümüş. Onlara vadedilen gün işte budur!