70. Meâric Sûresi

             Sure, Mekke döneminde indirilmiştir ve iniş sırasına göre 79. suredir. Adını, üçüncü ayette geçen ve “el-Meâric” kelimesinden alır. Sure 44 ayettir.

 

Rahmânir-Râhîm (Merhamet eden Merhametli) Allah’ın Adıyla

1. Gerçekleşecek olan azabı soran sordu.

2. Kâfirler içindir! Onu savacak yoktur.

3. Mearic (yükseltme yerleri, merdivenler) sahibi Allah’tandır.

4. Melekler ve ruh, miktarı elli bin sene olan bir günde O’na yükselirler.

 Ruh’un ve Kutsal Ruh’un tam olarak ne olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı görüşlere göre bu ifade ile Cebrail kastedilmiş olabilir. Ancak Ruh’un ve Kutsal Ruh’un, bilinen meleklerden ayrı ve özel bir varlık olduğu da düşünülmektedir.

 Kur’an’daki “Gün/yıl” gibi zaman kavramı ile ilgili açıklama 7:54 ve 22:47 ayetlerinde yer alır.

5. O halde cemil (güzel, hoş) bir sabırla sabret (güzel bir kararlılık göster, zorluklara dayan).

6. Şüphesiz ki onlar, onu (hesap gününü) uzak görüyorlar.

7. Biz ise onu yakın görüyoruz.

8. Semanın (göğün) erimiş bir maden gibi olduğu o gün.

9. Dağlar da (yayılmış) hallaç pamuğu gibi savrulur.

10. Ve bir hamim (samimi dost) başka bir hamimi sormaz.

11. Birbirlerine gösterilirler. Mücrim (azılı suçlu) olan o günün azabından kurtulmak için oğullarını fidye (kurtulmalık) olarak vermek ister…

12. Sahibini (karısını) de (erkek) kardeşini de…

13. Onu barındıran ailesini de…

14. Ve yeryüzünde bulunan ne varsa, hepsini (fidye olarak vermek ister). Ardından kendi kurtulsun.

15. Hayır, öyle değil! Şüphesiz ki o şiddetli bir ateştir.

16. Dış organları koparıp alır.

17. Arkasını dönüp uzaklaşan kimseyi çağırır, sırtını döneni de…

18. Bir araya toplayıp böylece biriktireni de.

19. Şüphesiz ki insan hırslı yaratılmıştır.

20. Kendisine bir şer dokunduğunda sabredemeyip paniğe kapılır.

21. Kendisine bir hayır (iyilik, güzellik) dokunduğunda ise engel olur.

22. Ancak musallin olanlar (Allah’a yönelme duası yapanlar; elçiye ve müminlere yardım edenler, onlara destek olanlar),

23. O kimseler salatlarında (Allah’a yönelme duasını yapmada; elçiye ve müminlere yardımda, onlara destek olmada) devamlıdırlar.

24. Ve o kimselerin mallarında, malum olan (bilinen) bir hak vardır;

25. İsteyen ve mahrum olan için.   

26. Din Gününü de tasdik eden (hesap gününü doğrulayan) kimselerdir.

27. Ve onlar, Rablerinin azabından endişeyle karışık korku duyarlar.

28. Şüphesiz ki Rabbinin azabının kendisinden güvende olunmaz (kimse kurtulmuş olduğunu iddia edemez).

29. Ve o kimseler, ferçlerini (namuslarını, ırzlarını) korurlar.

30. Eşleri veya eyman (sözleşme) ile sahip olduklarına karşı hariç. Şüphesiz ki onlar, bundan dolayı kınanmazlar.

 “Ma melaket eymanukum” Sözleşme ile sahip olduğunuz kimseler demektir. Kur’an, 24:31 ayeti ile; kim olursa olsun, nikah yapılmaksızın, yani sözleşme olmaksızın ilişkiye girmeyi yasaklamakta ve zina olarak tanımlamaktadır. Sorumluluğunu üstlendiğiniz, koruyucu ailesi olduğunuz kişiler de bu kapsama girer.

31. O halde kim bunun ötesini ararsa (gayrı meşru bir ilişki isterse), kesinlikle haddi aşanlar işte onlardır!

32. Ve o kimseler, emanetlerine ve ahitlerine sadık olurlar.

33. Ve o kimseler, şahitliklerini doğru yapanlardır.

34. Ve o kimseler, salatlarını (Allah’a yönelme duasını; elçiye ve müminlere yardımı, onlara destek olmayı) muhafaza edenlerdir.

35. Cennetlerde ikram görecek olanlar işte onlardır.

36. Öyleyse kafir (hakkın üstünü bilerek örten) kimselere ne oluyor da senin önünde koşuşturuyorlar;

37. Sağdan ve soldan, bölük bölük (gruplar hâlinde)?

38. Onlardan her biri, Naîm (saadet, nimet) Cennetine sokulacağını mı umuyor?

39. Hayır, öyle değil! Şüphesiz ki Biz onları bildikleri şeyden yarattık.

40. Yine hayır! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, elbette ki Bizler buna kadir olanlarız;

Kur’an’da hem insanlara hem de cinlere hitap edildiğinde “iki doğunun ve iki batının Rabbi” veya “doğuların ve batıların Rabbi” denilmektedir. Benzer mesajlar: 52:45; 55:17.

41. Onlardan daha hayırlı olanlarla (kendilerini) değiştirmeye. Bizler, önüne geçilebilenler de değiliz.

42. O hâlde bırak onları!  Kendilerine vadedilen günle karşılaşıncaya kadar oyalansınlar ve oynasınlar.

43. Kabirlerinden hızlıca çıkacakları gün, sanki onlar belirli bir nusub (amaç, niyet) için koşarlar.

44. Bakışları (korku nedeniyle) düşmüş, onları bir zillet (aşağılanma, itibarsızlık) bürümüş. Onlara vadedilen gün işte budur!